Mahmut Gökhan ÖZOCAK

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 4 Temmuz 2001

 

Şehit Düştüğü Yer: İzmir Yamanlar Direniş Evi

 

Doğduğu Tarih: 29 Mayıs 1960

 

Doğduğu Yer: İzmir

 

Mezar Yeri: Kaynaklar mez. Buca Ada No: 39 / İzmir

 

 

Direniş başladığında Buca hapishanesindeydi Gökhan Özocak. Ölüm orucu gönüllülerinden biriydi. Üçüncü ölüm orucu ekibinde yer aldı.

19 Aralık katliam saldırısına karşı yoldaşlarıyla birlikte direndi. Hücrelere atıldılar. Hücreleri, operasyonları yeni tanımıyordu O. 12 Eylül cuntasının hücrelerini, operasyonlarını tanımıştı. 12 Eylül’ün askeri hapishanelerinde de, 1990’lı yılların Buca’sında da kalmıştı. Düşmanı tanıyordu. Ne yaptığını, neler yapabileceğini biliyordu. Bu vahşi saldırı şaşırtmadı onu. Direnişi sürdürdü. 

Gökhan Özocak, tüm caddelerini, sokaklarını neredeyse ezbere bildiği bu kentte, tahliye edilip hastanenin önüne konulduğunda, nereye gideceğini biliyordu. Onun gideceği tek yer DİRENİŞ EVİ olabilirdi.

Bu kentin meydanlarında kimbilir kaç mitinge katılmıştı. Bu kentin merkezi yerlerinde kimbilir kaç pankart asmış, kaç Amerikan işyeri, onun elinden çıkan patlayıcılarla tahrip edilmişti.

Devrimciliğe bu kentte başlamıştı. Bu kentte sürdürüyordu. Ölümsüzlüğü bu kentte, bu kavga içinde yakalayacaktı.

 

Mahmut Gökhan ÖZOCAK,  29 Mayıs 1960 İzmir doğumlu, 41 yaşında bir devrimciydi.

Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi’nde ikinci sınıftayken okulla ilişiği kesildi. O yıllarda Bornova Yetiştirme Yurdu’nda kalıyordu. Orada devrimci mücadeleye ilk adımlarını attı. 

Parti-Cephe’nin sempatizanıydı o. Dev-Ge’liydi. Devrimci Yol tasfiyeciliğinin Parti-Cephe’yi inkar çizgisine karşı, İzmir’de ilk tavır alanlardan, Devrimci Sol’un örgütleyicilerinden biriydi.

Ayrışmanın hemen ardından Bornova ve Ödemiş’te sorumluluklar üstlendi. Batı Anadolu Dev-Genç’in yönetiminde yeraldı. Liseli Dev-Genç örgütlenmesinde yeraldı. Bir süre işçi alanı sorumluluğu yaptı.

Bıkmadan, usanmadan Parti-Cephe çizgisini anlatıyordu. Devrimci Sol’un yayınladığı Tasfiyecilik ve Devrimci Çizgi, ardından THKP-C ve İki Sapma adlı kitaplar, Bütün Yazılar, dilinden düşmüyordu. Ezberindeydi zaten birçok bölümü.

1979’da tutsak düştü. Ödemiş ve Mamak hapishanelerinde kaldı. Mamak’ın o yıllarında tutsaklıkta devrimci tavır alanlardan biriydi.

Çıktıktan sonra gençlik alanında görevlendirildi.

Bir süre gençlik sorumlusu olarak görev yaptı. Gençlik alanındaki Faşist Teröre Karşı silahlı Mücadele Ekibi’nin üyesi ve yöneticisi oldu. Zaman zaman Buca, Şirinyer, Yeşilyurt’ta mahalli alanda çalışmalar yaptı. Emperyalistlere, işbirlikçi tekellere karşı gerçekleştirilen silahlı eylemlerde yer aldı.

1980’de cuntanın gelişinden kısa süre sonra tutsak düştü ve 86’ya kadar İzmir Şirinyer Askeri Cezaevi, Buca ve Bursa hapishanelerinde kaldı. Cuntanın hapishanelerdeki terörüne karşı tüm direnişlerin içinde yer aldı. Bir dönem hareketle ilişkisi kesildi. Ama hareket, gönlünden hiç çıkmadı.

Çıktıktan bir süre sonra hareketle yeniden ilişki kurmak için girişimde bulundu. İlişki kurulduktan sonra Devrimci İşçi Hareketi içinde mücadeleye devam etti. Bu yıllarda inşaatlarda yağlı boya ustası olarak, İzmir ESHOT tamir atölyesinde ve Konak belediyesinde tamirci tasfiyeci olarak çalışırken, onun tek düşündüğü, işçileri devrimcileştirmekti. Düzenle bir bağı yoktu ve kurmayı da düşünmüyordu.

1993’te yeniden tutsak düştü. 12 Eylül yıllarından tanıdığı Buca hapishanesindeydi yine. Yine direniş saflarındaydı.

14 Aralık 2000’de üçüncü ölüm orucu ekibi direnişçisi olarak kızıl bandını kuşandı.

Ve büyük bir onurla, gururla, coşkuyla taktığı kızıl bandını, bu büyük direnişin şehitlerinden biri olarak ölümsüzleşinceye kadar çıkarmadı.

 

***

 

Ölüm Orucu Savaşcısı Gökhan Özocak’ın Vasiyetidir:

 

Tarih: 13/06/2001

Saat: 12:51

Yer: Küçük Yamanlar Direniş Mevzisi

Ölüm Orucu: 180. Gün

 

Ölüm Orucunda şehit düştüğümde Ümit Doğan Gönül ve ‘96 Ölüm Orucu şehidi Müjdat Yanat’ın Buca mezarlığında bulunan mezarlarının yanına gömülmek istiyorum. Mezarımın başına efelere ait olan defne ve çam ağacı dikilmesini istiyorum. Devrimden sonra gömülü olduğum Buca mezarlığından alınıp törenle Özgür Bornova Mezarlığına gömülmek istiyorum. Özgür Bornova Mezarlığına gömülme tarihi olarak da, şehit düştüğüm tarihi seçiyorum, yeni mezarıma şehit düştüğüm tarihte gömülmek istiyorum. Oraya da efelere ait olan defne ve çam ağacı dikilmesini istiyorum.

Onur mahallesinden kaldırılan tabutumun Cephe bayrağına sarılmasını istiyorum. Mezarlığa giderken Buca Hapishanesi önünden geçirilmesini, geçirilirken ve gömülürken de Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz, Özgür Tutsaklar Teslim Alınamaz, Ölüm Orucu Şehitleri Ölümsüzdür, Önderlik ve Parti-Cephe» sloganları atılmasını ve gömülürken de bayraklarla gömülmeyi istiyorum. Ayrıca cenaze törenime İzmir Belediye işçilerini, Aliağa Petkim işçilerini, Bornova Yetiştirme Yurdu eski ve yeni öğrencilerini, yoldaşlarımı, TAYAD’lıları, demokratik kitle örgütlerini, siper yoldaşlarımı, işçi sınıfı ve halkımızı davet ediyorum. Cenaze törenimde '84, '96, '2001 Ölüm Orucu şehitlerinin resimlerini istiyorum.

Önderime, yoldaşlarıma, siper yoldaşlarıma, işçi sınıfı ve halkımıza sevgi ve saygı ve hürmetlerimle. Hoşçakalın, elveda...

Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz

Zaferi Şehitlerimizle Kazanacağız

Ya Zafer, Ya Ölüm

Ya Özgür Vatan, Ya Ölüm

Yaşasın DHKP-C

Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş

 

***

 

Gökhan Özocak’ın bir yoldaşına yazdığı mektup

 

Küçük Yamanlar Onur Mahallesi Ölüm orucu Mevzisi

4.06.2001/ Pazartesi

Saat:11.32

 

Merhaba .... Yoldaş,

Hastanede 160. günlerde zorla müdahale altındayken, zincirli ve ellerim yatağa bağlıydı. Çok halüsünasyon gördüm. Seni hep gördüm. Apo ve Celal'in yanındayken çok kusuyordum. Şimdi kusmalarım kesildi, çok iyiyim. Hep seni düşünüyorum. Sen düşündüklerimin arasında vardın. Bilinçaltıma yerleşmiştin.

Çözüm Dergisi'nin, Müjdat'ın, Recep Güler'in ve özelde senin kollarında yeniden doğdum, mücadeleye atıldım. O günler benim yeniden doğuşumdu. Arkadaşa anlattım. O sana özel nedenlerini anlatır. ‘96 1. Ölüm Orucu savaşçımız, öğretmenim, patron, o günlerden daha iyiyim. Şu anda Yamanlar'da, TAYAD'lı emekçi bir ailenin yanında, halkımızla, büyük ailemizin insanları ile birlikte 3. doğuşumu yaşıyorum. 171. günde sana özel mektup yazmanın onurunu yaşıyorum. Ayrıca arkadaşın seni benim yerime öpeceğini biliyorum. Sana arkadaşın aracığıyla sarılıyorum. Seni seviyorum.

Ya zafer, ya ölüm! İçerde, hastanelerden, dışarıdaki mevzilerden zaferi elde edeceğimize inancım tamdır. Şehit düşünce Müjdat ve Ümit Doğan'ın yanına gömülmek istiyorum. Anlıyor musun, Metin.... yoldaşım. Bu sana özel bir mektup olduğu için tanıdıklarına, işçilere benden çok selam söyle. Gözlerim bozuk olduğu için arkadaşa yazdırdım. Seni çok özledim yoldaş. Belki birgün buluşuruz. Şehit düşmeye hazırım.

İzmir sokaklarında İstanbul'un hızlı hararetli yürüyüşünle bir karış dilimi çıkarıyordum. Burada biz de hızlı yürüyoruz.

Öğretmenime sevgi ve saygılarımla.

Bu mektubu saklar mısın? Sana mütevazi mücadele yaşamıma, Çözüm aracılığı ile tanıdığım şehitlere ve arkadaşlara yazıyorum. Sen çıktın, devam ediyorsun. Ben çıktım devam ediyorum. Nasıl? Güzel değil mi?

Büyük aileme çok çok selam söylüyorum.

Aşağıdaki şiiri 170. günde yazdım, sana yolluyorum.

EY! YERİ YER GÖĞÜ GÖK,

GÜLÜŞÜ ÜLKE OLAN AŞKIM

EGE'NİN ŞAHANLARINCA

YÜKSELİYORUZ DORUKLARINA

BU DORUK ZAFER MUŞTUSUDUR!

 

Dipnot: Ölüm orucundan kaynaklı katarakt ameliyatım görme bozukluğuna yol açtığı için okuyamıyor ve yazamıyorum. O yüzden arkadaşa yazdırdım. O da duygularıma vakıf oldu böylece. Ama çok iyiyim. Gurup Yorum dinliyorum, Vatan okutuyorum.

 

(3. Ölüm Orucu Ekibi Savaşçısı Mahmut Gökhan Özocak )

 

***

 

Gökhan Özocak’ın şiirlerinden

 

- Umutsuzluk Gibi Bitimli Değildir Umut-

 

Eğer birgün ararsan

Ve hani nerede umut nerede güneş diye

Berrin'in yüzüne bakacaksın

Ve gözlerinin gülüşüne

Hani bir ana nasıl olur

Nasıl sarar kollarıyla çocuğunu

Nedir? Var mıdır?

ölümüne yoldaşlarına sevgi diye

Bir ikirciliklenmemi geçirdin?

Yasemin'e bakacaksın

Dağlarda umut toplayacaksın

 

Ve Eğer birgün olur ya

Zafer topları gümbür, gümbür

Zulüm kalelerini vurduğunda

Nedir bu güç

Nerede bulurlar bunca

Sunulan canı diye sorarsan

Önce halka bakacaksın

Sonra vatan topraklarına

Orada umudun kızıl karanfili

bayrağını bulacaksın

 

Ve eğer ben de varım

Ama yoktur cesaretim

Nasıl ölesiye bağlanır halkın davasına

Diye sorarsan

O zaman kınından sıyrılan

Çerkes kaması

Murat'ın alevden saçlarına bakacaksın

Ve gözlerine

Kendindeki yüzü bulacaksın

 

(18.02.01 YBK-7)

 

 

- Ölmez Zaferde Çoğalan-

 

Nöbetçi çaldı borazanı

"Vakit geldi"

Şimdi hücum zamanı

Kanımızı yıkayacağız kavgayla

ve gözlerde

yüreklerde aynı şafak

Şimdi ölüme koşup

yarışma sırasındayız

Çelik çeliğe vuracak

yürekler ateş halayına

Kimse geride kalmasın

yoksa gözü yaşlı kalacak analarımızın

yolculuğun en görkemlisidir bu

Açlığın en özleneni

Acılar hiçbir zaman böyle sevindirmedi

Ölüm geliyor, ölümlerimiz.

Zafer kuşu dönüyor başımızı döndürerek

vuruyor çağlayan sesleri kayalara

Zafer geliyor, halaylar çekiliyor

Bir ateş etrafı, dostça, yiğitçe

gülüşmelerdeyiz.

Kimimiz bir pankarta isim düşürmüşüz

Kimimiz avuçlar patlayıncaya kadar

Coşkun alkışlardayız

kimse şaşırmasın

Biz biliyoruz.

Dünyayı ayağa kaldırdık

Ölümü yeni yaşama bağladık

Ve bunun içindir işte

böyle coşkuncadır devrimcinin ölümü

Zafer günü

bunun için biz

hiç mi hiç ağlamadık

düşenlerimizin ardından

Çünkü

Ölmez zaferde çoğalan

 

(25.02.2001 BUCA/ YBK- 7)

 

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...


2000-2007 Büyük Direnişi:


Yoldaşları, yakınları Gökhan Özocak’ı Anlatıyor:

 

 

Geri